top of page

Kırmayalım hayallerimizi

Hayal kurmak, bakir bir doğada yürümek için hayat yolunu inşa etmek gibi gelir bana.  Düşüncelerimizde hesapsızca giderken çukurlar, kayalar, inişler, yokuşlar aşılır ve yol yürünmeye hazır hale gelir. Çoğu zaman bunun farkında bile olamayız. Kararlarımızı alırken yüreğimizde taşıdığımız cesaretin kaynağının zihinsel bir tecrübeden kaynaklandığını fark edemeyiz. Adım attığımız o yolu aşılabilir kılanın, hayallerimizde inşa edildiğini bilmeyiz ki bu sürecin tılsımı da bu bilinçsizlik halidir.

Beynimizle değil kalbimizle hayal kurabilmek, bu basit insani yönelimi  olağanüstü bir doğuma gebe kılıyor.  Zihinde beliren fikirler, yine zihindeki bazı engellerle sindirilebilir, kısıtlanabilir… Bu sebeple doğduğu anda kalbe doğru yol alan ve bu yarışı tamamlayan düşünceler bir gün mutlaka gerçeğe dönüşüyor.   Çünkü akıl ateşi yakmaya yarayan bir kıvılcımdır ancak. O ateşi devam ettirecek enerjiyi pompalayan duygudur.

Kalbe düşen hayallerimiz duaya dönüşür. Fakat zihnin tacizleri o dua olgunlaşana kadar devam eder ve şüphe ile onu yolundan alıkoymaya,  canlanmasına engel olmaya uğraşır. Çünkü akıl, küstah ve kendini haklı çıkarmaya çalışır ki bildiklerinin tüm yaşamı açıkladığına inanır.

Okuduğum bir kitapta bilginin, zannedilenin aksine  insanın tüm bedeninde muhafaza edildiği  ve kalbin bilginin en yoğun depolandığı bölge olduğu yazıyordu. Bu, bilimsel deneylerle kanıtlanmıştı.  Aslında insanlık bunu binlerce yıl önce keşfetmişti belki de…  Fakat bizler yaşamın gerçekliğini  çağdaş bilimin kuralları ile kanıtlanmadıkça kabul etmeyen bir nesil olma eğiliminde olduğumuz için geçmiş tecrübelere şüpheyle yaklaşmayı tercih eder haldeyiz. Halbuki hayat bugün olduğu gibi binlerce yıl önce de vardı. Kavramlardan önce o kavramlara kaynaklık eden varlığın hakikati mevcuttu.  Bu hakikatin kapılarını aralayanlar, hayallerinin gerçeğe ulaşacağını hissedenlerdi.  

Akıl bilgin, yürek bilgedir.  Bu yüzden ukala bilginin sınırlarında sıkışırken, bilge  bilgiyi temel teşkil eden  varlığın sınırsızlığında tevazu ile hakikate doğru yol alır. Duygusal olarak bizler için en kederli deneyimler  “ hayal kırıklıklarımız”dır. Halbuki hayal etmekten korkmayan, hayalleri ile alay etmeyen, hayallerini incitmeyenlerin hayalleri kırılmaz. Yol haritamızdaki duraksamalar, sapmalar ve kısır döngüler yüzünden mümkün olabilecek hayallerimizi namümkün kılan kendi korkularımızdan başkası değil.

Hayatımıza katkı sağlayan herşey  kendi varlığımıza karşı sergilediğimiz  duruşumuza göre bize tavır alıyor. Biz kendimize ne kadar inanıyor ve seviyorsak; etrafımızdaki varlık da o kadar inanıp seviyor bizi dostlar. Hepimizin bu gerçeği onaylayan deneyimleri olduğuna inanıyorum.  Yaşamın bazı evrelerindeki olumsuz hallerimizde bile kendimize şefkatle yaklaştığımızda, bizleri zararlı olana yönlendiren güdülerimizi yararlıya yönlendirmede daha ikna edici olabiliyoruz. Çünkü bu tavırla tüm eksikliğimizle insan oluşumuzun hakikatini idrak edebiliyoruz. En güzeli de bu bilinç halinin tüm varlığa karşı hoşgörülü olabilecek anlayışı bize kazandırıyor olması.

Damla damla aksın hayallerimiz yüreklerimize, rengarenk olsun yollarımız…  Tutalım elinden ışığı sönmüş yüreklerin elinden. Paylaşalım ışıltımızı, umudumuzu, direncimizi…  İncitmeyelim düşlerimizi…

 

Please reload

bottom of page