top of page

Text.

Molivos

Sade, Sıcak ve Güzel Molivos

Barbaros’un memleketi

Ege Denizi’nde bulunan Türkiye’ye en yakın adalardan biri Midilli.  Ayvalık’tan yaklaşık 1.5 saatlik bir feribot yolculuğunun ardından ulaşmak mümkün adaya. Yunanistan’ın en büyük üçüncü adası olan Midilli adını merkezinden alıyor. Yunanca’da Mytilíni olarak geçmekle birlikte  ünlü Yunan şairler Alceaus ve Sappho'nun memleketi olan adaya eşcinsel kadın şair Sappho'ya atfen Lesvos da deniliyor. Ada’nın bizler açısından bir diğer önemli özelliği ise ünlü Osmanlı Amirali Barbaros Hayretti Paşa’nın memleketi olması. 1462-1913 tarihleri arasında Osmanlı hakimiyetinin olduğu adada  bulunan kalelerin içindeki yapılar ve köylerindeki kiliseye dönüştürülmüş camilerde Osmanlı döneminin izlerini görmek mümkün. Midilli Adası’nın genel olarak bu cümlelerle özetledikten sonra yazımıza konu olan Molivos köyüne gelelim.

Molivos’un kapılarından, pencerelerinden süzülmek hayata

Adanın kıyılarında bulunan köylerden biri Molivos. Midilli’nin kuzeyinde bulunan köy,  merkeze 60 km uzaklıkta. Otobüs ile gidebileceğiniz gibi daha keyifli ve yol üzerindeki köyleri de görerek gitmek istiyorum derseniz araç kiralamanız daha iyi bir tercih olur. Gri bir sonbahar akşamında ulaştığımız Molivos’ta öncelikle kalacağımız pansiyonun sahibi Evi’nin kapısını çaldık. Küçük bir yanlış anlama ile gideceğimiz konusunda kesin bilgisi olmayan ev sahibimiz odamızı hazırlamak için bizden süre istediğinde  şöyle bir etrafa göz atalım deyip, küçük bir alana kurulmuş olan köyün limanına indik. Hava kapalı olmasına rağmen köyün dinginliği, taş evlerinin göz alıcı renklerle boyanmış kapı ve pencereleri, Ege’nin derinliği ilk saatlerden bizi içine aldı. Akşam olmuştu ve odamızın hazır olduğu düşüncesiyle pansiyonumuza döndük. İki katlı şirin bir taş evin içinde olan mütevazı odamıza yerleşmeden önce Evi biraz da mahcup olarak evinde kahve içmeye davet etti bizi. Bu içten davete icap ederek  yaptığı kahveyi nefis meyve tatlısı eşliğinde içtik. Adada kahve ile birlikte küçük bir parça mevye tatlısı ikram ediliyor bunu da kaldığımız süre içinde deneyimledik.

Molivos’un seyir noktası

Yağmurlu ve rüzgârlı bir akşamın ardından güneşli bir sonbahar gününe uyandık. İkinci günümüzde Molivos’u adımlamak üzere yola koyulduk. Köyü tepeden gören ilk inşası Ortaçağ’a dayanan  kale ilk hedefimizdi. Doğal taş döşemeli, Arnavut kaldırımı dar sokaklarından zaman zaman merdivenleri tırmanarak vardık kaleye. 2 Euro giriş ücreti ödeyerek, kalenin bölümlerinde gezinmeye başladık. Midilli Adası’nın  ikinci büyük kalesi olan bu tarihi yapı, köyün limanına hakim bir noktada bulunuyor. Kurulduğu ilk dönemlerden bu yana kale hem ticaret hem de güvenlik açısından gözlem yapılan bir yer olmuş. Kalenin giriş kapısının üstünde Osmanlıca bir yazıt bulunuyor. Dört bir yanından Molivos’u ve Ege Denizi’ni temaşa edebileceğiniz kalede yaz aylarında çeşitli etkinliklerin düzenlendiğini kurulan platformdan anlıyoruz. Nefis havasını içimize çeke çeke güneşin ışıltısı ve rüzgârın zindeliği ile enerjimizi tazeleyip kaleden çıkıp köyün sokaklarına doğru akmaya başlıyoruz.

Agora’nın salkım gölgeli sokağı

Arnavut kaldırımlarında bazen iniş bazen yokuş yol alırken, sonbahar mevsimine inat çiçekli balkonlar, rengârenk sarmaşıklar ve onlarla yarışan evlerin kapı/pencereleri arasında keşfediyoruz bu şirin köyü. Portakal ağaçlarının yerlere düşen meyvelerinin belli ki kimse yüzüne bakmıyor. Sokaklarda kediler köpekler zaman zaman arkadaşlık ediyor gezintimizde bize. Yol alırken kendimizi “Agora” diye adlandırılan Molivos’un çarşısında buluyoruz. Turizm mevsimi olmadığından ve bizler de biraz erkenci olduğumuzdan henüz kapılarını açmamış olan dükkânlar, sarmaşıkların gölgesindeki dar bir sokakta karşılıklı dizilmişler. Köyün resmi daireleri de çarşı civarında bulunuyor. Temizlik görevlileri yerde biriken yaprakları topluyor ve zaman zaman motosikletli köylüler geçiyor sokaklardan. Hatta yaşlı bir teyzeyi atv’si ile köyün dik yokuşundan çıkarken gördüğümüzde buradaki en iyi ulaşım çözümünün bu olduğunu anladık.

Çok küçük bir alanı kaplamasına ve birbirinin aynı şeyler varmış gibi durmasına rağmen sürekli sürprizler yaşattı  Molivos bize. Her sokak ayrı bir güzelliğe varıyor burada. Köyün küçük meydanında güzel bir kahve eşliğinde soluklanırken birkaç saatlik gezintimize rağmen ruhumuza tesir eden keyfin tadına varıyorduk sevgili Hülya ile.

Muhabbet katıklı bademlerin tadı kaldı damağımızda

Yeniden adımlarken sokakları köyün yüksek bir noktasında çift kişilik yalnızlığı ile köyü kollar gibi duran iki ağacı bulunduğu noktaya vardık.  Köyü ve kaleyi nispeten uzaktan görebildiğimiz bu noktada badem ağaçları bizi kendine doğru çekmeye başladı. Elimize aldığımız küçük taşlarla topladığımız bademleri kırıp yemeye başladık. Güneşli  bir sonbahar gününde  mis gibi havada yediğimiz bu muhabbet katıklı bademlerin tadı tarifsizdi. Küçük dostlarımız kediler burada da bizimleydi.

Nereye vardığımızı hesaplamadan kıyıya doğru inen yola yöneldik. Köyün deniz kıyısında çok sayıda restoran ve kafe bulunuyor. Merak edip içine girdiğimiz bir kafenin ortamı mıknatıs gibi çekti bizi. Kısa süre önce  kahve içmiş üstüne de bademlerimizi yemiştik. Ama pırıl pırıl güneşli bir havada içimize ferahlık veren dalgaların şarkısı dinlemek için oturalım ve ayıp olmasın diye de bir bitki çayı içelim dedik. Kocaman cam  demliklerde gelen çayımızı yudumlarken, kafedeki televizyondan gelen Yunanca konuşmalar, ortamın verdiği olanca hazza rağmen hayattaki misafirliğimizi hatırlattı bana.

Gün yarılanmış ve köyün bir kısmına henüz ayak basmamıştık. Deniz seviyesindeydik artık ve köyün dışına doğru ilerlemeye başladık. Tarlaların olduğu kısım uzanıyordu buradan itibaren. Bu da başka bir sürpriziydi Molivos’un bizler için. Fakat bugün yapmak isteğimiz bir şey daha vardı. Pansiyon sahibemiz Evi’nin de ısrarla gitmemizi tavsiye ettiği kaplıcaya varmak için adımlarımızı hızlandırdık. Zira kaplıca 16:00’a kadar açık olurmuş.  

Bedene ve ruha şifa Eftalou Kaplıcası

Molivos’a 4 km uzaklıkta olan bu kaplıcaya gitmek için kiralık aracımızın olması çok işe yaradı. Kısa sürede varınca Eftalou kaplıcasına, günün yeni sürprizinin bu olduğunu anladık. Biz büyük bir termal tesis beklerken, denize birkaç metre uzaklıkta küçük bir yapı ile karşılaştık. Şaşırmakla birlikte bu durum hoşumuza gitti. Girişte termali işleten çiftten başkası yoktu. Kaplıcanın kaynağının bulunduğu havuza girmeden önce, uzun süre suda kalmamız için bizi uyardı işletmenin sahibi kadın.  Çünkü suyun sıcaklığı 40-45 dereceyi buluyormuş. Suyunun şifalı olduğu söylenen Eftalou kaplıcasına yazın girenler, havuzdan çıktıktan sonra nispeten daha serin olan deniz suyuna kendilerini bırakarak deniz terapisi yapıyorlar. Kalış süremizi biraz uzun tuttuğumuz için havuzun sıcak suyundan çıktıktan sonra kendimize gelmemiz biraz zaman aldıysa da kaplıcanın sahibi çift ile kısa sohbetimiz ve termalin verdiği rahatlık ile “ne iyi ettik de geldik” diyerek ayrıldık buradan .

Veda kahvesi

Gün akşama dönerken Molivos’un merkezine doğru giderek aracımızı pansiyonun önüne bırakıp gün batımını izlemek üzere limana doğru yürümeye başladık. Bu esnada bir sokak köpeği ısrarla peşimizden gelerek önce kıyının yüksek bir noktasından nefis  günbatımını izlerken, ardından da liman da akşam yemeği yerken bize eşlik etti.

Kısa ama son derece güzel tatlar bırakarak geçen seyahatimizde son akşamımızı da geride bırakmıştık. Yorgun bir o kadarda huzurlu vardık pansiyonumuza. Konaklama ücretini vermek üzere Evi’nin kapısını çaldık ve o bizi yeniden davet etti içeri kahve içmek için.  Bu hoş daveti yine geri çeviremedik. Yine içtik kahvemizi meyve tatlısı eşliğinde. Biz de Evi’yi davet ettik İstanbul’a. Gelirse misafir etmek istediğimizi söyledik ona.

Ertesi gün Molivos’ta yeni güne uyanarak erkenden yola koyulduk Midilli merkeze varmak üzere….

Please reload

bottom of page