top of page

Ceyda Aydede

Gerçek anlamda halkla ilişkiler ve işlevi

 

Halkla İlişkiler’in Türkiye’de hem kurulsal iletişim hem de akademik açıdan gelişiminde önemli bir rol oynayan Prof. DR. Aleaddin Asna Halkla İlişkiler’i “özel ya da tüzel kişinin, yani bir insanın, örneğin, özel ya da kamu kuruluşunun karşılıklı iş yaptığı gruplarla ilişkiler kurması, varsa ilişkilerin geliştirmesi için gösterilecek çabalardır. İster kişinin (özel ya da tüzel) kendisi, isterse onun adına çalışan başkaları tarafından yapılsın, bu iş çeşitli tekniklerin çabalara girişilmesini gerektirir” şeklinde tanımlıyor.

 

İşlevselliği uzun süre anlaşılamayan ve doğru yorumlanamayan Halkla İlişkiler’in yaşadığı bu süreci Prof. Dr. Filiz Balta Petekoğlu söyle açık açıklıyor: birden fazla bilim dalı ile beslenen, bu bilimlerin verileriyle senteze ulaşan halkla ilişkiler kavramı üzerine, uzun süre tam bir görüş birliğine varılamaması, kavramın sosyal bilimlerin alt dalları içine yorumlanmasına neden olmaktadır.

Profesyonel bir iletişimci ve başarılı bir işkadını olan  Ceyda Aydede ile halkla ilişkiler üzerine söyleşi yaptık.

 

Halkla İlişkiler nedir, ne olmalıdır?...

 

Halkla İlişkiler Mühendisliği olması gerekiyor diye düşünüyorum. Halkla İlişkiler ilk yıllarda sanattı sonra bir sosyal bilim oldu şimdi ise bence tamamen teknik çünkü halkla ilişkilerciler artık yönetimlerde söz sahibi. Halkla İlişkilerciler genelde çözüm yeneteği olan insanlar. Önceleri benim için git bunu söyle diyorlardı. Ondan sonra bunu nasıl söyleyeceğim şekline dönüştü. Daha sonra Amerika’da 1960’lı yıllarda ne söyleyeceğim şekline dönüştü. Türkiye’de bu süreç  daha geç yaşandı. En son öyle bir yere gelindi ki halkla ilişkilercileri yönetim kurullarına aldılar. Eksiden müşteriniz televizyona çıkacaksa  zayıf görünmek için koyu renkli veya çizgili giyinmesini böylece zayıf görünme yerine zayıf olması gerekiyorsa o şekle sokuyoruz. Dünyada şeffaflık ve açıklık politikaları ön planda biliyorsunuz gizli kapaklı birşeyin kalmaması gerekiyor. Tabii ki şirketlerin ticari amaçlı olduğu için politik sırları olacak bu ayrı bir şey. Eskiden  bizim sektörümüz medya ilişkileri ve etkinlikleriyle sınırlıydı. Şimdi ise güven, sosyal sorumluluk ve iyi nsan olmak kavramları olması gerekiyor.

 

Halkla İlişkilerin değişin işlevi ve tanımı…

 

Halkla İlişkiler eskiden tamamen bir figürdü. Güzel görünümlü insanların yaptığı iş olarak algılanırdı. Bu gerçekten bir dönem yaşandı. Betül Mardin ve diğer meslektaşlarımın büyük çabalarıyla değişti. Artık dediğim gibi bir bilim oldu. Teknik çalışma gerekiyor. Türkeyi bu alanda inanıyorum ki Avrupa’dan hiç geri değil.  Uluslararası sektörde güzel bir yerde. Amerika’dan bir adım gerideyiz ama Uluslararası şirketlerin Türkiye gelmesi birlikte çok aşama kaydedildi. Artık dış görünüşü güzel hanımların yaptığı meslek olmaktan çıktı.

Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği’nin 2003 yılı başkanlık toplantılarını, Türkiye’de Özellikle yapmak, ülkemizin konuk severliğini göstermek istiyorum. Ülkemizi tanımalarına böylece katkımız olacak. Başkanlık biraz özveri gerektiren bir iş. Fakat özverinin mutlaka bir karşılığı olacak. Ve ülkemiz adına çok şeyler kazanacağız.

Halkla İlişkiler bayan mesleği gibi algılanıyor…

 

Böyle bir şey yok. Uluslararası mesleki konferans ve toplantılarda ve Amerika’daki seminerlerde, Amerika Halkla İlişkiler Derneği toplantılarında, 2 bin, 3 bin kişi oluyor. Söyle bir baktağım zaman, hemen hemen bay ve bayanları eşit görüyorum. Türkiye’de hanımların olması, tabi önceden bahsetmiş olduğumuz, dış görünüşe önem veren bir etkileme iletişiminden kaynaklanıyor. Şu an öyle değil. Herşeyden önce bilim. Bu işte erkekler de başarılı olabilir. Aklı olan, detay düşünebilen ve işine odaklanabilen her iletişimci halkla ilişkilerci olur. Mühim olan doğru imajı çizmek ve onu belli bir strateji içinde uygulayabilmek. Halkla ilişkilercide iyi bir enerji olması lazım. Eskiden beceri ile birlikte kişisel iletişim ön planda idi. Şimdi ise daha teknik konulardan bahsediyoruz.. Türkiye’de birçok iş entegre iletişim içinde yapılmıyor. Herkes birşeyler yapıyor ama entegre bir iletişim yok aramızda.

 

Ceyda Aydede

 

Halkla İlişkiler’in her alanında önemli bir birikime sahip olar Ceyda Aydede, Eğitimini Amerikan Kız Koleji ve ardından Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nden tamamladı. New Hampshire’deki Hesser College’de  Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği (IPRA) yönetim kurulunda tek üye olarak görev yapıyor. Amerikan Halkla İlişkiler Derneği (PRSA) ve Türkiye Halkla İlişkiler Derneği’nin (HID) üyesi, Türkiye Halkla İlişkiler ve Danışmanlar Derneği’nin  de (HDD) kurucu üyesi olan Ceyda Aydede, Betül Mardin’den sonra ikinci kez bir Türk Başkan olarak 2003 döneminde Tük dünyada halkla ilişkiler alanında faaliyet gösteren halkla ilişkiler profesyonellerinin derneği IPRA’yı yönetecek.

 

Kurumların Yönetim Organizasyonlarında Halkla İlişkilerin Yeri ve Globalleşme

 

Bir şirkette Halkla İlişkilerci Yönetim kurulunda olmalı. Abartmıyorum. İnandığım bir şey bu. Birinci elden yönetimde olmazsanız kurum için çok zor. Şu an bir çok meslektaşımız yönetim kurulunda sandalyelerini aldılar. Hele globalleşme sürecinde bu çok daha gerekli. Biz iletişimciler sosyal sorumluluğu çok seven ve kullanan kişiler olduk. Bu sayede üst düzeyde yönetim ile daha fazla mesai yapmaya ve kurumları daha üst düzeylerde tanımaya başladık. Nerden çıktığını sormadan dört elle sarıldığımız sosyal sorumluluk bana göre yardımseverliğin globalleşmesi.  Zaten çok eskiden beri dinlerde varolan, toplumda kabul görmüş yardımseverlik, globalleşmeyle birlikte, yerellikten sıyrıldı. Büyük şirketler de globalleşme karşıtı hareketlerinden sosyal  sorumluluk başlığı altında tezler geliştirdiler.

Geçmişte halkla ilişkiler çalışmaları “organizyon”, “ilişki” ve “medya” temelli yürürken, bugün artık yeni kavramlar ve söylemler ön plana çıktı. Günümüzün iletişiminin en önemli ekseni kurum ve kuruluşları, yani müşterilerini paydaşlarının gözünde “güven” sağlamak için “sosyal sorumluluk” anlamında üzerine düşenleri yerine getirmeye çalışan “iyi, global vatandaşlar” yapmaktadır.

Halkla ilişkiler çok genişledi. Stratejiden etkinlik denetimine kadar aktif çalışabileceğimiz sahalar var. Yeni dünyadaki gelişmelerle birlikte üzerimize düşecek çok şey var.

Halkla ilişkileri tanımlarsak, şirketin veya kurumun veya fikrin isteği ve avantajları doğrultusunda. Harekete geçirecek yöntemlerin tamamı. İletişim yaptığımız işi özetliyor.

Kal Der içir bir makale hazırlarken rastladığım, Koffi Anan’ın “Global Compact” diye bir sözleşmesine rastladım. Çok enterasan geldi bana. Bunu göre büyük şirketler,” globalleşme hareketlerindeki zararlardan sosyal sorumluluk kalkanı ile korunmalılar.” Bu çok önemli.

İletişim gücüne inanıyorum. Bütün meslektaşlarımı da bu konuda çalışmaya ve bunu ispatlamaya çalışmaya davet ediyorum. Hiçbir çalışmayı küçüksemeden küçük küçük adımların büyük mesafe katetmemize katkıda bulunduğuna inanıyorum.

Kurum Kültürü ve Halkla İlişkiler…

Bir örgütün kültürü o şirketin iş dünyasındaki sitilini belirleyen karmaşık değerler. İnançlar, varsayımlar ve sembollerin bütününden oluşuyor. Neyse ki giderek yöneticiler rekabet avantajı elde etmek için örgütsel kültürün ne kadar önemli olduğunu anlamaya başlıyor. Artık örgüt kültürünün hedefler, stratejiler ve politikalar üzerinde büyük bir etkisi olduğu; seçilmiş stratejinin uygulanmasını kolaylaştırdığı ya da zorlaştırdığı anlaşılıyor.

Kurum kültürünün doğru oluşması ve korunması, genel strateji ve hedefinin tanımlanıp uygulanmasında üst yönetimin verdiği başarılı liderlik modeli kritik bir rol oynar. Belirli bir vizyonu örgüt çapında paylaşmak suretiyle şirket genelinde değişiklikler gerçekleştirip kurumu dinamik tutmak şeklinde tanımlayabileceğimiz liderliğin yarattığı değerler ve inançlar o örgütün kültürünü oluşturur.

Toplumsal sorumluluk anlayışı gereği, işletmeler günümüzde yanlızca kar elde eden ürün ve hizmet üreten kuruluşlar olarak görülmüyorlar. Artık üretim yapmak ve üretilenleri satmak anlayışının yıkıldığını, yerine yaşamlarını borçlu oldukları topluma karşı sorumluluk taşımaları gerektiğine inanan yöneticiler görmekteyiz. Günümüzdeki ticari koşullar, şirketleri yanlızca kendi gündemlerine değil, toplumun çıkarlarına da duyarlı olmaya zorluyor. Topluma karşı sorumluluk, tüketiciye kaliteli ürün ve hizmet sunmanın yanında sosyal paydaşların beklentilerini  karşılamak amacıyla kültür, sanat, bilim ve eğitim etkinlikleri aracılığıyla topluma* toplumsal bilince katkıda bulunmaktadır. Toplum sağlığına, spora yapılan katkılar yada uğranılan bir felaket/afet karşısında yarışırcasına yapılan yardımlar, bu sorumluluğun yerine getirildiğini göstermekterdir.


 

Please reload

bottom of page