top of page

Coskun Aral

Uzak Yaşamlara Yürekten Dokunuşlar

Doğumla ölüm arasındaki yaşam özetlerinde yakaladığınız ortak nokta nedir?

 

Sizin de belirttiğiniz gibi yaşamla ölüm iki insani ortak nokta. Acı, sevgi, ihtiras, kıskançlık, tutku, şefkat, katletme, ego tatmini, yok etme arzusu... Ne yazık ki bunlar dünyanın her tarafında insanlarda varolan iyi ve kötü duygular... bir de tabi içgüdüleri unutmamak lazım. Çünkü belirleyici olduğu anlar oluyor. Bütün bunlar arasında gidip gelen insan bu özelliklerinden bazılarını keskinleştiriyor. Bütün çocuk toplumlarda insanlar olaylara daha geniş açıdan bakamıyorlar. İlgililer bilgisiz, bilgililer ilgisiz. Yaşamla ölüm arasında kalan o insani değerler ve bu değerlerin oluşturduğu kurumların oluşturduğu bir çemberin içindeyiz. O çemberin içinde mümkün olduğu kadar yaşamın renklerini bir fotoğrafçı olarak aktarmaya çalışıyorum. Ekibimle beraber kameraman arkadaşımın desteğiyle çalışıyorum. Ben sadece bilgi taşıyıcıyım.

İnsanlar sizi ve programlarınızı modern yaşamın gerisinde kalmış coğrafya ve toplumların habercisi olarak algılıyor. Sizce bunun nedeni nedir?
Biz 150’ye yakın coğrafya saptadık. Az gelişmiş ülkeler bu coğrafya içinde yüzde on bile değil. Ama akılda kalan Afrika ya da modern yaşamdan payını almayan ülkeler. Çünkü Türk toplumu için önemli olan bir farklılık. İnsanımız kendisinden daha geride olduğunu hissettiği toplumlara biraz kompleksizlenmek için bakıyor. " Baksana adamlara bizden daha beterlermiş" demek için. Bu da iyi bir saptama. Çünkü bu saptamanın daha iyisini yapan televizyon showcuları şu anda reyting patlaması yapıyorlar. Bütün bunlar daha çocuk toplumu oluşumuzdan, bilgiyle henüz buluşamamamızdan, içgüdülerini belirleyememiş bir toplum oluşumuzdan, hep çocuk olarak kalmayı arzu eden bir toplum olmamızdan ileri geliyor. Ben bilginin her türünü veriyorum. Haberci’nin Almanca versiyonu " go east – go west " Almanların bilgi ruhunu canlandırmak üzere yapılan bir belgesel. Bizim Amerika’da uzay çalışmalarını, Yunanlının bir Türk’ten farkının olmadığını anlatan bir programımız da olmuştu.

Pek az insanın yapabileceği kadar yaşamın derinliklerine inip, farklı yönlerine tanık oldunuz. Bu süreç içinde pişmanlıklarınız ve keşkeleriniz var mı?
Yapılan her hareketin bir şekilde başka hareketlere yol açtığını diyalektik belirliyor. Ben de herşeyin bumerang gibi olumlu ya da olumsuz sonucu ile geri döneceğine inanıyorum. Pişmanlıklarım ve keşkelerim var. Ama hep az olması için gayret ediyorum. Çünkü beyin olgunlaştıkça bunun az olmasına yönelik doğru kararlar vermemizi sağlıyor. Olgunlaşmak. Bunun yaşla ilgisi yok. Sizin kendi yaşamınızdan ve başkalarının yaşamından elde ettiğiniz tecrübeler; bunların yaşamda algılanması, sizin tarafınızdan ifade biçimi olduğu zaman daha olgunlaşıyorsunuz. Vücuduma çok fazla haksızlık etmişim. Çok şeyi yanlış yaptığım için 46 yaşındayım ama bazı organlarımda ciddi deformasyon sözkonusu. Yaşamımın bundan sonrasında sorun çıkaracak. Bir başka keşkem, çok daha sağlıklı bir akademik eğitimim olsaydı. Doğu Akdeniz Üniversitesine öğretim görevlisi olarak gidiyorum. Keşke o imkanlarda ben de bulunsaydım diyorum. Çünkü literatüre hakim olacak bir dil, bilgiyi buluşturan mekan, bilgiye çok kısa sürede ulaşma bunu hayata geçirmenin yolları ve bunları elde ederken sürat keşkeleri arttırıyor. Ama pişmanlık duymadığım bir şey var. Sonuçta kendime göre dünya ölçülerinde bir şeyleri kıpırdattım. Dünyayı ararken başka coğrafyalarda iz de bıraktım. O izlerin evrensel olduğunu biliyorum. Çünkü benle beraber duyan ve hisseden insanların bam tellerine dokundum. Benim için yaşam biçimi olan bir mesleğim var. Formasyonu ile deformasyonu ile benim mesleğim. Bir daha doğsam aynı mesleği seçerdim. 

Bulunduğunuz ortamlarda belgelediğiniz ayrıntıları insanlarla paylaşırken ölçünüz nedir? 
İnsanlara neyi ne kadar vereceğimi bilebilmem için bilgileri süzgeçten geçirmem gerektiğine inanıyorum. Çünkü herkesin algılayış biçimi farklı. Mesela Polonezya’da bir kabilenin kendi arasındaki törenlerde yapmış oldukları uygulamalardan, benim toplumumda bahsetmek bile tepki alır. Ama bunu bir akademisyenle çok açık verilerle konuşulabilirsiniz. Asla lafını söyleyemiyorum, ama yaşadığım toplumun değerlerini bildiğim zaman o sınırlamalar gerekiyor. Bazı meslektaşlarım dünya genellemesi yaparken kendi toplum katmanlarını iyi hesaplamıyorlar. Bu batıda böyle değil. Batıda herşeyin herkes tarafından yapıldığını görmüyoruz. Tabii ki mahremiyet her zaman caziptir. Ama bunun sınırlarını toplumumuzun çoğunluğunun yapısı belirler. Bugün dünyada yaşama bakışta Hollanda ile Fransa arasında fark var. 

Size göre insanlığın gerçek savaşı nedir?
Bulunduğunuz coğrafyaya bugünkü ve bu da önceki koşullarla kıyaslamalarla baktığınızda, akıllı, bilgili, zeki, kurnaz insan kavramları çok farklı şeyler. Ben bir dağın başında Tunceli’de hayatı boyunca görmemiş, ama bulunduğu coğrafyayı inanılmaz renklerde anlatan yaşlı bir çobanla karşılaştım. O dünyayı görmeyen, renk kavramını bilmeyen insanın kullandığı kelimeler öylesine seçilmişti ki. Bana bir kekliği tarif ederken kekliğin fotoğrafını veriyordu bana. O zaman beyin gözüyle görüyor olayı. Bütün bunlar beyinsel birikimin sonucu olan şeyler. Herşey yaşanılan ortamda değerlendirilmeli. Çünkü bin yıllık etkilenmeler, yaşanmışlıkların aktarımı yaşanılan ortama siniyor. Bilim hiçbir zaman kesinlik koymuyor. Halen nasılın cevabını vermeye çalışıyoruz, niçini araştırma gücüne sahip değil insanoğlu. Ben kafatası avcısı olarak nitelenen, hayatta kalma mücadelesini silahlı savaşla sürdürmeye çalışan insanların arasında da kaldım. Onların ihtiyaçlarını biliyorum. Onlara yönelik hızlı bir değişimin sonucunu da biliyorum. Onları alalım giydirelim düşüncesi de kötü. Onları öyle bırakmak lazım. Bilgiyi daha çok toplamış insanların yapacağı şey o insanların geçiş sürecini çok iyi bilmek olmalı. En yakın yerleşim birimine gitmek için günlerce açlık, yokluk ve birçok riskle karşılaşıyorsunuz. Mazoşist değiliz ki orada kalıp bunları yaşayalım. Bazı şeylerin belirleyecek olgunluğu olmuyor bazı toplumların. Bu olmayınca onun geleceğini onu sömürmeden düşünerek, en temel yaşam özelliklerini elimizdeki verilerle desteklenmesi gerekiyor. Böyle olunca nüfus planlamasıyla daha sağlıklı kuşaklar oluşacak. Afrika’da bazı bölgelerde yaş sınırı 30. 

Bir küre üzerinde dünyaya baktığınızda aklınıza gelen ilk şey ne olur?
Uzayda olmayı tercih ederdim. Orası daha geniş, daha rahat

Güzellik kavramını nasıl yorumluyorsunuz?
Beyin gözümü kullanmayı seviyorum. Güzelliğin içinde yeri geldiğinde o güzelliğin bitişini beklemektense beyin gözümü kullanıp o güzelliğin içinde nazar değmesin diye, çirkini, kötüyü, şiddeti buluyorum. Umudu her zaman içimde taşıyorum. Umuda sahip olmak için umutsuzluğu iyi tanımak lazım. Beyin sağlıklı olduğu sürece çözüm var. Ama beyin sağlıksızlığı çok kötü.

Sağlıksız bir beyini nasıl tarif edersiniz?
Televole. Bu programın mantığı sağlıksız bir beyindir. Başkalarının hayatına göre kendini ayarlamak, eğlenmek, sinirlenmek; kendisini aramak güzellikleri keşfetmek yerine hazır fırın ekmek istemek. Bu program bunun biraz ticarileşmiş hali oluyor. İnsanı araştırmaya, keşfetmeye yönlendirmek yerine hep başka insanlara yönlendiriyor. Bu gelişme çağındaki çocuklar ve gençler için çok tehlikeli. Herşeyin belirli bir oran içinde varlığını savunurum. Pislikle beslenen böcekler bile benim için değerli. Ama oran önemli. Beyazı korumak çok zordur. Bazı oluşumların sağlıklı olması için bu topraklarda beyazı korumak için 30 bin yıldan beri savaşlar verilmiş. Bile bile bunu yıkmak gençliği etkilemek yanlış. Halk bunu ister izler ister izlemez demek yanlış. 15 milyon genç hakikaten etkilenecek durumda. Mankenlerin ve onlarla birlikte olanların gayri ciddi ilişkileri ve bunların oluşturduğu piyasaya yönelik görüntüleri tehlikeli. Çünkü okumayan bir toplumuz. Aynı yanlışı diğer gelişmemiş ülkelerde görüyoruz. Bizi denetleyen kurumlar henüz olgunlaşmamış. Tekrar ediyorum bumerank geri döner. Bunun acısını en çok bunu yapanlar yaşarlar. Çünkü onların da çocukları var. Ben bu ülkenin insanıyım. Ama dünyanın farklı coğrafyalarında kaldım. Bu yüzden saptamalarım, gözlemlerim tartışılmak istenirse tartışılabilir. Çocuklar dünyanın her tarafında koruma altına alınmış. Tabi ki toplum çocuk olunca da onun hukuk şemsiyesi altında olması gerekir. Bu sebeple çok dikkatli olmamız gerekir.

Please reload

bottom of page