top of page

İnsan neye şaşırır

Doğru, gerçek ve gerekli olanı ayırt edemeyecek duruma geliriz zaman zaman. Bu durumun Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde kelime olarak karşılığı “ şaşırmak” olarak geçiyor  . Deneyimlerimize dönüp baktığımızda ise bizi böylesi bir hale düşüren süreçlerin hepsinde ne yapacağını bilememenin çaresizliği var. Beklenene karşı hep bir hesap ve kitap içindeyiz. Muhtemel sonuçlar için ürettiğimiz planlarımız yanı başımızda. Bütün kurgularımızı alt üst eden durumlarda ise afallar kalırız.  

Aslında hayatın dinamikleri ve değişkenleri düşünüldüğünde, bireysel sınırlılıklarımızla yaşama nîzam  vermeye çalışmamızın ne kadar beyhûde bir çaba olduğunu idrak edebiliyoruz. Kısıtlı olmamız ise bir kusur değil aslında. Esas olan bunun bilincine varabilmemiz. Kendimize hata yapma hakkı tanıdığımızda, bu şansı başkalarına da verecek töleransa sahip olabiliyoruz. Kendimden bilirim,  en zor kendimizi affediyor, en çok kendimize kızıyor, dahası en çok  kendimize şaşırıyoruz. Aniden çıkan bu yeni hallerimiz kendimizi keşfimizin kilometre taşları aynı zamanda. Bu sürpriz anlarında varlığın hakikatine karşı sevecen olma halimiz nispetinde ya öfkeden dövünüyor ya da sıcak bir tebessümle yoluna devam etmesi için yeni bir solukla yüreğimize güç veriyoruz.

Mesafesini, varış noktasını ve yolcularını sadece an itibari ile bilebildiğimiz bir yolda karşımıza çıkan her şey olabildiğince doğalken; nedir bu hayatı kısır döngüye sokan tutuculuğumuz.

Hülâsa hayatın en tatlı anlarıdır beklenmeyenle karşılaşmak, yeni şeyler öğrenmek, yeni heyecanlar tatmak ve yenilenmek her daim. Bulanmadan, kokmadan her an başka bir deryanın içinde kendince var olabilmek ne hoş. Değerlenerek, değer katarak varlığın birliğine karışmak ne güzel…

İnananlar için Yaradan mealen demiyor  mu “ Bana güvenen kuluma ben yeterim”  diye. Hz. Hızır ve Hz Musa’nın kıssasındaki gibi ‘ Dost’ un bir bildiği var elbet …

 

Please reload

bottom of page