top of page

Geyşa ayak kişilikler…

Yıllar önce internette, geyşaların daha güzel olmak uğruna ayaklarının aldığı şekli görünce hayretler içerisinde kalmıştım. Başlangıcı 17. yüzyıla dayanan bu gelenekte kadınlar, daha güzel ve donanımlı olmaları için bir takım eğitim süreçlerinden geçiriliyorlar. Bu sürecin bir parçası olarak ufak yaşlardan itibaren kız çocuklarının ayakları dar ayakkabıların içine sıkıştırılıyor. Bedensel büyüme sürecinde ayaklar, sağlıklı olarak büyüme imkânı bulamayınca anatomik olarak anormal bir hal alıyor. Daha güzel görünmek adına hem sağlıksız hem de aslında güzellik kavramıyla tezat bir durum ortaya çıkıyor.

Böylesi bir uygulama bugün hemen hemen herkes tarafından makul bulunmuyor. Bu ve benzeri kavramsal algılarımızın ölçüleri kültürlere ve zamana göre değişkenlik gösterebiliyor. Fakat yamuk yumuk olmuş bir ayaktan daha acı sonuçları var bu ‘ doğru ‘  kalıplarının içerisine hapsetme refleksinin.  Bu kendi bildiğini yaratma ve yaşatma bağnazlığı, bugün dünyanın her yerinde bireysel ve toplumsal olarak yaşatılıyor. Birçok kişi demir kalıplar içerisinde gelişip anormal ve doğallığından uzak kişilikleri ile yaşama tutunmaya çalışıyor. Bu durum çoğu zaman şiddet döngüsünü besleyerek trajik hikayelerin kaynağını da teşkil ediyor.

Elbette her ebeveyn çocuğunu kendi deneyimleri ile yetiştirmek değer yargıları doğrultusunda hayattaki yerini konumlandırmak ister. Dünyaya gelen her insanın hayatı en başından keşfetmesi mümkün olamayacağından deneyimler ve hayata dair yaklaşımlar kıymetli. Fakat bunların hiçbiri mutlak doğru değil ve sorgulanabilir şeyler. İnsanlık da bu ihtimalden yola çıkarak yeni yerler, yeni yollar, yeni zamanlar keşfetmedi mi zaten.

Bu yüzden sadece anne babalar değil, hepimiz elimizdeki demirden ‘ ideal insan kalıpları’nı bir kenara koyalım. Eğer hayata iyi olarak yansıyan bir insanlık hali varsa ve biz bunu deneyimlemişsek, bireysel duruşumuz bunu yansıtacaktır. Korkmayalım esnek bir bilgi ve deneyim paylaşım ilişkisi içerisinde sevdiklerimiz hata yaptıklarında duyacakları acı, o demir kalıpların ruhlarında yarattığı acıdan daha derin olmayacak. Hatalar zamanla unutulacak ama güdük kalan kişiliklerde açılan yaraların izleri hep kalacak ve o sıkışmanın soğukluğu hep üşütecek yüreklerini. O yüzden de ürkek bir saldırganlıkla korumaya çalışacaklar kendilerini kötülüklerden. Hep bir haklı gerekçesi olacak kendilerini yaşatmak adına bir başkasını yok ederken…

 

Please reload

bottom of page