top of page

Lale

Özel Zamanların Güzel Çiçeği
Bir çiçek düşünün kilometrelerce yol aşıp gelen ve bir imparatorluğun asırlarca ateşlenen silahlarının barut kokusu arasından eşsiz güzelliği ve zerafeti ile yeşeren. Bir medeniyete damgasını vurup, yeni bir medeniyette tüm yaşamı sembolize eden.Kefe’nin göçmen, İstanbul’un ilahi, Hollanda’nın simge çiçeği “lale”Hemen hepimizin estetik duygularına hitap eden lale kelimesi, sözlük anlamı itibari ile eskiden esirlerin boynuna geçirilen demir halkayı ifade ediyor. Bunun yanı sıra ağaçtan meyve koparmak için kullanılan, ucuna üçlü veya dörtlü çatal geçirilmiş sırık anlamına gelen laleyi bu ikinci anlamıyla düşündüğümüzde, Osmanlı’nın çam biçimli, gösterişli çiçekli tek tek açan lale çiçeğine bu ismi veriş sebebini keşfedebiliriz belki de.Ön Asya kökenli olan lale çiçeği uzun, sivri yaprakları, kadeh biçimindeki çiçekleri ve tek başına geçen bitkisel yaşamı ile sade bir güzelliği resmediyor adeta. Göz alıcı değişik renkleri ve yaklaşık 100 türü olan lale, özellikle bir devre adını veren İstanbul lalesi ve Aleksandre Dumas’ın romanı ile aynı adı taşıyan Siyah Lale ile tarihi ve edebi bir boyut da kazandı.Bunun yanısıra botanik biliminde başta Çiçekçi Lale’si olmak üzere, Thol Dükü, Greip, erken, Cluise, Faster gibi önemli lale türleri mevcuttur. Fakat bütün bu türler içinde bizler için en önemli ve üzerinde durmaya değer olan İstanbul Lalesi’dir. İlk önce Kefe’den, saray bahçeleri için özel olarak getirilen Kefe Lalesi’ni bilen Osmanlı toplumu, Kanuni döneme rastlayan süreçte İstanbul Lalesi’ni tanıdı. Lale bitkisi Osmanlı Tarihi açısından büyük öneme sahip olan Lale Devri’nin baş kahramanıdır aynı zamanda.Lale çiçeğinin 18. yüzyılda Osmanlı başkenti olan İstanbul’da yaygın olarak yetiştirilmeye başlanması ile önemli kültürel, siyasi ve ekonomik olaylar zinciri meydana geldi. III:Ahmet’in saltanatı dönemlerinde lale tutkusu zirveye ulaştı ve mevcut türler günden güne çoğaldı. Bugün bilimsel kaynaklarda 100 lale türünün olduğu yer alırken o dönemde üçyüzü aşkın lale çeşidinin olduğu kaynaklarda belirtiliyor. Lale’nin artan popüleritesi zamanla ona ticari bir boyut kazandırdı. Lale yetiştiriciliği bir iş kolu halini aldı.İlahi bir anlamı mı var?

 

Son derece önem kazanan laleye ilahi bir anlam yüklenmiş o devirlerde. Bu durumun gerekçesi kaynaklarda şöyle ifade ediliyor: “lale soğanı sadece bir sap ve bir çiçek verdiği için, tevhidi, Allah’ın birliğini simgeliyordu. Llale’nin Arapça yazılışında kullanılan harflerle, Allah ve Kelime-i Tevhid yazılabiliyor olması, lalenin önemini bir daha arttırıyor, ebced hesabıyla “Allah” ve “Lale” kelimelerinin aynı sayıyı, yani 66 sayısını veriyor olması, lalenin kutsallığını daha da artırıyor ve böylece Allah’ın yaratıcılını da en güzel şekilde yansıtır. “Bu arada İstanbul Lalesi’ni diğer lalelerden ayıran bir diğer fark ise çiçeğinin bademe, yapraklarının hançere benzemesi ve uçlarının da tığ gibi sivri olması.Bunun yanı sıra İstanbul Lalesi uzun bir süredir süregelen savaşlardan yorulan devlet adamlarının maddi zevklerle kendinden geçişini simgeliyordu. Öte yandan İstanbul’da lale bahçelerinin göz kamaştırıcı güzelliğinin karşısında, her an isyana hazır yoksul bir halk kitlesi vardı. Ve bu kin ve öfke 25 Eylül Patrona Halil İsyanı ile patlak verdi. III. Ahmet’in saltanatı dönemindeyse herkes yeni tür laleler yaratma sevdasındaydı. Artık lale yetiştirmek için bahçeler düzenleniyor, mevcut türler günden güne çoğalıyordu. İstanbul Lalesinin fiyatı çok büyük derecede artmıştı. Bugünkü değeri ile yaklaşık 300 milyon Türk Lirası olan Nize-i rummani isimli lale soğanı 50 kuruş fiyatla satılıyordu. Kaynaklarda belirtildiğine göre, tarihte ayrıca “ Nur-u And” yani “Cennet Nuru” adında bir İstanbul Lalesi bulunuyordu. Hiçbir kelimenin bu lalenin güzelliğinin anlatmaya yetmeyeceğini o dönemin şairleri dizelerinde sık sık dile getiriyordu. Bir fırtına gibib geçen bu efsane çiçeğin Osmanlı kültüründeki devranı yaklaşık iki asır sürdü.Kızlara çeyiz olan, sahibini onurlandıran çiçekBugün lale varlığını ve önemini hala koruyor ama başka topraklarda, İstanbul’dan çok uzaklarda bir Avrupa ülkesi olan Hollanda’da. Lalenin Hollanda’daki tarihi, anlatılanlara göre: “Viyana’dan gelen elçi Busbecq, 1592 yılında ülkesine dönerken yanına birkaç lale soğanı götürmüş ve bu soğanları kraliyet botanikçisi arkadaşı Carolus Clusius’e vermişti. Özellikle Hollanda, ilk kez gördüğü bu çiçek karşısında çok etkilendi. Lale hızla bütün ülkeye yayıldı ve değişik türler yetiştirilmeye başlandı. Artık lale soğanları çok yüksek fiyatlarla alınıp satılıyordu. Aristokratlar arasında lale bahçesine sahip olmamak, “zevksizlik” anlamına geliyordu. Genç kızlar bir tek lale soğanını çeyiz olarak götürüyorlar ve bu çok değerli çiçek gittiği her aileyi onurlandırıyordu. Lale bu ülkeye gelişinden yaklaşık 50 yıl sonra, Hollanda’nın amblemi olacağından ilk sinyallerini vermeye başlamıştı. Lale, “Tulipmania” denilen bir dönemden yüzyıllar sonra bile en pahalı çiçekler arasındaki yerinin muhafaza ediyor ve Hollanda, bu çok sevdiği ilkbahar çiçeği ile adeta özdeşleşmiş durumda.Hollanda’da düzenlenen lale festivalleri, ülkenin her yıl yaklaşık iki milyar lale soğanı ihraç etmesini sağlıyor. Örneğin Keukenhof Lale Festivali, gökkuşağının tüm renklerini insanların beğenisine sunuyor. Bu festivali her yıl yaklaşık 250 bin kişi ziyaret ediyor.Tüm bu gerçeklerin ardından bu bitkinin ana yurdunun neresi olduğu tartışma konusu olarak gündeme gelmiştir. Kefe, İstanbul, Hollanda...

 

 

Lale’nin menşeine ilişkin tartışmalarda her nedense hep İstanbul ve Hollanda’nın ismi zikredilmekte. Ama Ukrayna’da bir liman kenti olan Kefe bu tartışmaların ötesinde tutulmakta. Kırım’ın güney kıyısında yer alan ve çiçek yetiştiriciliğinin yoğun olarak yapıldığı bu şehirde lale yetiştiriciliğinin geçmişine tarihçiler tarafından pek dokunulmamış. 17. Yüzyılda büyük çoğunluğu Türklerin elinde bulunan şimdilerin Feodosya’sı Kefe, o dönemlerde küçük İstanbul olarak da ifade ediliyordu. Bu şehrin Çin ile Hindistan ararsındaki ipek yolu bağlantı noktasını teşkil etmiş olması akıllara lalenin bu şehirdeki tarihine ilişkin soruları getiriyor.

 

Nereden, nasıl gelmiş olursa olsun lale, hem Anadolu hem Avrupa topraklarında güzelliğini sergilemiş ve sergilemeye devam ediyor. Belki de gelecekte başka bir coğrafyada, başka bir kültürün harcı olarak, başka tür ve renklerde varolacak. Uçsu bucaksız lale tarlaları ve muhteşem lale bahçelerinin yanı sıra kadınlarda isim olarak yaşayacak.

Please reload

bottom of page