top of page

Korsanlığın dönüşümü

Modern zamanlarda korsanın tezahürleri

Modern dünyanın onları masallara ve filmlere hapsolmuş karakterler olarak iyice benimsediği bir dönemde muhteşem bir dönüş yaptılar korsanlar. Hem de gündemin tam orta yerine oturarak. Birkaç yıl önce  Jonny Deep’in usta oyunculuğu ile gösterime giren Karayip Korsanları sinema filminde her ne kadar sempatik bir portre çizse de korsanlar; gerçekte o kadar da sevimli gelmiyorlar.

Kelime anlamı itibari ile “ deniz hırsızı, deniz haydutu “ anlamına gelen korsan,  İtalyanca corsaro’dan geliyor. Zaman içerisinde değişime uğrayarak dilimize korsan olarak yerleşmiş.  Tarihte büyük devletlerin donanmalarını bile zor durumda bırakan bu deniz haydutları yakalandığında genellikle idam ediliyordu.  Bizim tarihimiz açısından bu konudaki en dikkat çekici isim Barbaros Hayreddin Paşa’dır. Aslında  korsan iki kardeşten biri olan Barbaros’un gerçek adı Hızır Reis’tir. 15. yüzyılda Akdeniz’deki gemilere kök söktüren Hızır Reis’i  Kanuni Sultan Süleyman ikna ederek Kaptan-ı Derya görevine getirmiştir.  Sonrasında büyük başarılara imza atan Barbaros Hayreddin Paşa Akdeniz’den “ Türk Gölü” şeklinde bahsedilecek kadar sınırları genişletmiştir.

20. yy.’la gelindiğinde  varlığı unutulmaya başlanan korsanlar, Somalili balıkçıların deniz haydutluğuna soyunması ile  yeniden gündeme geldi.  Son yıllarda sıkça işitir hale geldiğimiz Aden Körfezi’ndeki gemi kaçırma olayları yüksek fidyelerin ödenmesiyle tatlıya bağlanıyor. Dünya petrol ticaretinin % 20’sinin yapıldığı Aden Körfezi’nde çok sayıda ülkenin deniz gücü olmasına rağmen, geçmişte Karayip Korsanları’nın yaptığı gibi Somalili balıkçılar küçük botlarla şok baskınlar yaparak amaçlarına ulaşıyorlar.  Ülkelerinde lüks yaşam süren ve kahraman olarak kabul gören bu deniz haydutları eskiden geçimini balıkçılık ile sağlıyorlardı. Deniz ticaretinin yarattığı kirlilik neticesinde avlanamaz hale gelince, onlar da bir bakıma bunun bedelini ödetmeye başladılar bu işin sorumlularına.  Somali’deki otorite boşluğunun yarattığı koşullardan da faydalanan korsanlar, yakalansalar bile yetkililere teslim edildikten sonra serbest kalıyorlar. Bu  kısır döngü  tekrarlanıp duruyor. Ve bütün dünya hayret ederek Mars’a gitmeye hazırlanan dünyanın  nasıl oluyor da eski balıkçı bozması bu haydutlarla baş edemediğini sorup duruyor.  Bu durumda denklemin bu kadar basit olmadığı, büyük çıkarlar ve hesapların dönüyor olabileceği ihtimalleri güçlenmeye başlıyor.

Dünyanın sınırlı bir coğrafyasında deniz hırsızları hak  etmedikleri paralar ile rahat bir hayat sürerken, neredeyse bütün dünyayı saran fikir ve emek hırsızları sessiz sedasız  yollarında ilerliyorlar. Sinema, müzik, yayıncılık, yazılım ve tasarım  alanında oldukça yaygın olan korsan yayıncılık ve fikir hırsızlığı emek sahiplerini rahatsız etse de kamuoyu tarafından yakın bir tarihe kadar çok fazla ciddiye alınmıyordu.  Kim bilir Karayip Korsanları filminin kaç milyon korsan basımı dağıtıldı bütün dünyada.  Korsan satışların boyutlarının yasal dağıtılan miktarların üzerine çıktığı belirtiliyor ilgili  kuruluşlar tarafından.  Bu denli büyük paraların olduğu bir ortamda bu işlerin küçük gruplar tarafından yürütülmesi pek mümkün görünmüyor. Özellikle korsan sinema yayıncılığında uluslar arası şebekelerin suç  ağını algılamamak mümkün değil.

Bu sorunla mücadele etmek üzere çeşitli kuruluşlar çalışmalar yürütüyor. Uluslar arası Mülkiyet Hakları Birliği bu anlamda çalışma yürüten kuruluşların başında geliyor. Ülkemizde ise Yayıncılar Meslek Birliği aktif olarak bu konuda mücadele veriyor.  Sivil inisiyatifin yanı sıra yasal olarak da son yıllarda önemli adımlar atılmaya başlandı.  Zira son yıllarda ülkemizdeki korsan yayıncılığın boyutları sektörü ciddi oranda tehdit eder hale geldi.  Bununla birlikte Avrupa Birliği’ne uyum süreci de hükümeti bu konuda adım atmaya zorladı.  Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve bazı yasalarda  değişiklik yapan  Korsanlıkla Mücadele Yasası olarak bilinen, 5101 sayılı kanun 2004 yılında kabul edildi. Ciddi para ve hapis cezası öngören yeni kanuna rağmen korsan yayıncılık hala sektörü tehdit eder nitelikte.

Korsan’ın en etkili olduğu alanlardan biri de internet.  Özellikle sinema ve müzik sektörü için büyük tehlike arzeden ücretsiz paylaşım siteleri suçun boyutunu küresel boyutlara taşıyor. Yazılım ve medya da korsandan darbe alan sektörlerden.  Özellikle bireysel kullanıcılar bilgisayar programlarını büyük oranda bedava indirmek suretiyle kullanıyorlar.  Medya sektöründe ise suç, dev kuruluşların internet sitelerinde yayınlanan haberlerin daha küçük ölçekli internet haber sitelerinde izin alınmaksızın ve bedel ödenmeksizin yayınlanması şeklinde cereyan ediyor.  

Ekim 2009’da Çin’de gerçekleşen  Dünya Medya Zirvesi’nde  medya devi News Corporation’ın sahibi Rupert Murdoch önemli uyarılarda bulundu.  Murdoch, arama motorlarının ve diğer sitelerin, kullandıkları haberler karşılığında artık para ödemeleri gerektiğini belirtti. Bu konuda ciddi yaptırımlar içeren Hadopi yasasını çıkaran Fransa’da da artık izinsiz dosya indirenlere 2 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor. Bu ülkede bir kişi izinsiz dosya paylaşımında bulunmaktan 33 bin € para ve 2 ay hapis cezası aldı. Fakat Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin kendi hakkındaki belgesel DVD'sinden 400 adet korsan baskı yaptırması yaman bir çelişki olarak karşımıza dikiliyor.

Tasarım da bu konuda sorun yaşanan alanlardan biri. Özellikle endüstriyel ürünlerde, uzun uğraşılar sonucu ortaya çıkmış olan tasarımlar, bir başka kişi ya da kuruluş tarafından küçük birkaç değişiklik yapmak suretiyle üretilebiliyor. Bu konuda tasarım tescil ile ilgili yasal önlemler de yeterli olamıyor maalesef.

Fikir ve sanat üretimini ciddi oranda baltalayan korsan yayıncılık ya da fikir hırsızlığı, kayıt dışı ekonomiyi de besleyen en önemli kaynaklardan biri. Bu durumun sürekliliğini sağlayan en önemli etken ise konunun algılanma biçimi ve yasal arzın satış bedelleri açısından toplumda cazip görülmeyişi. Dörtte bir oranlarında düşük fiyatlarla ya da internet üzerinden bedava verilen ürünler tüketiciyi kendi bakış açısıyla haklı görmesine neden olabiliyor. Olayın bir başka boyutunu ise Yayıncı Cem Akaş’ın 2 Ekim 2004 tarihinde Radikal Gazetesindeki “ Korsan Yayına Güzelleme “ başlıklı yazısında görüyoruz.  Akaş makalesinde, “ Birçok yayınevinin korsandan yakınmaya hakkı yok, çünkü söylenenlere bakılırsa (çok sayıda yazardan, çevirmenden, yazar vârisinden aynı şeyi duydum, bazı yayıncı dostlarım laf arasında itiraf etti) pek çoğu kendi kitaplarını korsanlıyor, iki bin baskı adedi üzerinden sözleşme yapıp beş-on bin basıyor.” şeklinde yazıyor.

Bu konudaki ilginç yorumlardan birini de kendi tecrübelerimden paylaşmak istiyorum. Örneğin yabancı sinema cd’lerini korsan olarak satın alanlar, yerli sinema konusunda daha duyarlı olabiliyorlar. Gerekçesi ise yerli üretim olduğu için, bu sektörden ekmek yiyenlerin rızkına mani olmamak ve Türk sinemasının gelişimine katkı sağlamak.

Son derece ince detayları olan bu konuda suça iştirak etmemiş kişi bulmak çok zor. Bu konuda hiç birimiz masum değiliz. Ben de dahil olmak üzere birçoğumuz korsan yayın üretimi olan, bir şarkı dinlemiş, bir film izlemiş, ya da bir kitap mutlaka okumuşuzdur.  Yasal düzenlemeler ya da ağır yaptırımlar olsa da bu sorunun çözümü büyük ölçüde bireysel ahlaki kabullerimizde gizli. Kul hakkı ve haram kavramları  içerisinde bu konuyu nasıl yorumluyoruz acaba?...

Soyut olarak algıladığımız fikri ve sanatsal ürünlerin bir emek sonucu ortaya çıktığı, bunun bir maliyeti olduğu, daha da önemlisi bu üretimi yapan insanların yeni ürünler ortaya koyabilmesi için emeğinin karşılığını alması gerektiğini idrak etmemiz gerekiyor. Aksi taktirde, medeniyetin en önemli katmanlarını teşkil eden fikir ve sanat eserlerinin olmadığı, maddeciliğe teslim olmuş bir dünyada yaşamaya mahkum edeceğiz gelecek nesillerimizi….

Please reload

bottom of page